Sait Faik Abasıyanık, 1948 tarihli Yedigün dergisinde İstanbul kahvehanelerinden şöyle bahsetmişti: “Soğuk, temiz, beyaz mermerli, ince belli çay bardaklı, mavi, sarı, turuncu fincanlı, köylü zayıf garsonlu, sarı yüzlü ocakçılı İstanbul Kıraathaneleri! Siz birer tembel yatağı değil, birer bağımsız üniversitesiniz. Üniversiteden de daha bağımsızsınız.”
Kahve Molası’nda bugün, 11 Mayıs 1954’te aramızdan ayrılan, Türk hikâyeciliğinin efsane ismi Sait Faik Abasıyanık’ı anıyoruz. Biz de, vefatından bir gün sonra gazetelerde de yazdığı gibi “Sait Faik Ölmez ki” diyoruz.
Toplumsal olandan çok bireyin dünyasıyla ilgilenen; gündelik yaşamın renkleri, açmazları ve akışıyla sıradan insanların hayatlarını ve hayallerini hikâyelerine konu eden; insanların arzularına, korkularına ve sevinçlerine odaklanan Burgazada ve İstanbul sevdalısı Sait Faik sonsuza dek yaşamaya devam edecek.
“Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor,” diyen yazarımızı, her birini özlemle andığımız dostlarıyla birlikte analım. Özdemir Asaf, Orhan Kemal, Mücap Ofluoğlu, Adalet Cimcoz, Oktay Akbal, İlhan Berk, Orhan Veli, Tarık Buğra ve Abidin Dino ile…
Bugün Semaver, Sarnıç, Alemdağ’da Var Bir Yılan, Şahmerdan veya Lüzumsuz Adam’ı kitapçıların raflarından ya da kütüphanelerimizden alıp ilk kez ya da yeniden okumak ve bir kez daha Sait Faik Ölmez ki demek için anlamlı bir gün.