Bugün Kahve Molası’nda çağdaşları Tevfik Fikret, Adnan Adıvar, Abdülhak Hâmit Tarhan, Neyzen Tevfik, Fikret Mualla, Abdullah Cevdet, Naşit Özcan, Tarık Carım, Afife Jale’nin iç dünyalarını da anlama fırsatı bulan, ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran değerli bir hekimden, ruhsal sorunlar yaşayan insanların “deli” olarak tanımlanmasını reddeden yenilikçi Mazhar Osman’dan bahsetmek istedik. Bugünün Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin kuruluş yıldönümü olmasının da bu konuyu ele alma isteğimizi artırdığını söylemek gerek.
1884’te Sofulu’da (Yunanistan) dünyaya gelen Mazhar Osman, 1904’te askeri tıbbiyede eğitim gördü ve Gülhane Askeri Tıbbiye’de doçent olarak mesleğe başladı. Berlin ve Münih’te üç yıl geçirdikten sonra 1911’de İstanbul’a döndü.
1920’lerin başında Üsküdar’daki Toptaşı Bimârhanesi’nin yönetimini üstlendiğinde en önemli girişimi eski tedavi yöntemlerini değiştirmek oldu. Sayesinde Üsküdar’da yeni bir ekol oluşuyordu.
1924 ve 1927 arasında Toptaşı Bimârhanesi Üsküdar’dan Bakırköy’e taşındı. Mazhar Osman ve öğrencileri Fahrettin Kerim Gökay, Şükrü Hazım Tiner, Ahmet Şükrü Emet ve İhsan Şükrü Aksel’in çabalarıyla kuruldu ve geliştirildi. Dolayısıyla bu ekip, dünyanın ruh ve sinir hastalıkları alanında hizmet veren üçüncü en büyük hastanesine imza atmış oluyorlardı.
Fransız sanatçı Auguste Rodin tarafından 1904’te yapılmış ve Paris Rodin Müzesi’nde bulunan Düşünen Adam heykeli, iç bahçesiyle meşhur olan hastanenin sembolü oldu. Heykel, 1951’de hastanede tedavi gören hastalar tarafından yeniden yapıldı.
1951’de aramızdan ayrılan, tıp dünyasına ve literatürüne çok sayıda eser kazandıran Mazhar Osman kurduğu hastanede 1941’e kadar başhekimlik yaptı.