
Kabataş’ın adını bir zamanlar burada bulunan büyük bir kayadan aldığı söyleniyor.
Kabataş Efsaneleri
Bizans efsanelerinde iki hikâyeye rastlanıyor. İlki Bizanslı sazende Halkis ile ilgili. Halkis, bu kıyıdaki yunuslara düşkünmüş. Bir çoban tarafından öldürülen bir yunus için de burada büyük bir mabed yaptırmış. İkinci efsanede de Argonotlar’ın bu noktayı Marmara’dan Boğaz’a girdiklerinde ilk mola verdikleri yer olarak seçmeleri.
Bir başka rivayete göre, Bizanslılardan kalma barut deposu olarak kullanılan Güngörmez Kilisesi’ne 15. yüzyılda yıldırım düşüyor. İnfilak eden depo havaya uçtuğunda mahalle büyük hasar görüyor ve büyük bir taş kıyıya kadar geliyor. Köse Kethüda olarak bilinen Mustafa Necip Efendi de taşın yakınında bulunan yalısını tamir ettirip taşı yontturduktan sonra bu noktaya bir iskele yaptırıyor ve semt Kabataş olarak anılmaya başlıyor.
Kabataş’a Liman 19. yüzyılda inşa edildi. Öncesinde Kabataş’tan Beşiktaş’a geçmek isteyenler Arap İskelesi’ni kullanırdı. Görülüyor ki Kabataş’la ilgili tüm hikâyeler kıyıyla, limanla, denizle ilgili, şimdi olduğu gibi.