Kahvesini şimdi içmek isteyenler için kısa bir mola!
Ahmet Rasim’in “Ramazan Karşılaması” isimli kitabındaki Fener Meselesi başlıklı bölümde gülümseten ve merak uyandıran bilgiler yer alıyor. Rasim’in yazdıklarına göre, Ramazan boyunca Osmanlı İstanbul’unda insanlar iftar sonrası, sahur öncesi sokağa çıktıklarında ellerinde mutlaka bir fener olmalıydı.
İstanbul’da hava kararınca çukurlara düşmemek, uçurumlardan yuvarlanmamak, yolu şaşırmamak, sokak köpeklerine basmamak, evin kapısını şaşırmamak, kaybolmamak, zaptiyeye fenersiz yakalanıp karakola düşmemek için fener taşımak gerekiyordu.
Fener iki, dört veya altı köşeli olursa kişinin makam sahibi olduğu bilinirdi. Yüksek rütbeli kimseler için feneri taşıyan özel fenerciler ve yardımcılar olur, bunlar önden yürüyerek yolu aydınlatırlardı.
Fenerler eski İstanbul’da aydınlatma dışında bir emniyet görevi de görüyordu. Çünkü hırsızlar, soyguncular fenerli gece yolcularından çekinir, onlara karşı herhangi bir soygun ya da saldırı girişiminde bulunmazlardı.
“Akşam yürürken bir akıbete, saldırıya uğrayan kişiye sorulan ilk soru; yanında fenerin yok muydu? olurdu. İnsanların gece emniyeti için yanlarında fener bulundurmaları önemliydi. IV. Murad zamanında ise gece fenersiz dışarı çıkmak yasaklanmıştı.”
Ramazan ayı da dahil birisi eğer evden sabah yanında fenerle çıkıyorsa o kişinin akşam evine geç döneceği aşikardı.
Ahmet Rasim’in bahsettiği fener çeşitlerini görselimiz yansıtmıyor olabilir. Süt Kardeşler filminden bu karenin en azından konunun “gülümseten” kısmıyla bir ilgisi var :)