
“İstanbul kadar asılı çamaşır seyreden bir şehir, dünya yüzünde az bulunur.” Refik Halit Karay
Bugün Kahve Molası’nda İstanbul’un bazı semtlerinde devam eden “renkli” bir alışkanlıktan bahsedelim istedik.
İstanbul’da 1944’te belediye, şehrin güzelliğini bozduğu gerekçesiyle evlerin ve apartmanların sokaklara bakılan taraflarına çamaşır asmayı yasakladı ama bu yasağı dinleyene pek rastlanmadı. Yasakların çoğu kızdırır ama bazıları aynı zamanda gülümsetir, işte bu yasak da onlardan biriydi.
30-40 yıl öncesinde Cihangir, Tarlabaşı, Balat ve Çapa gibi semtlerde dışarıya çamaşır asmak ve kurutmak gündelik hayatın değişmez bir parçasıydı. Dar sokaklarda, bitişik nizam evlerin balkonlarına karşılıklı yerleştirilen makaraların yatağına gerilen kalın çamaşır ipleri hem bir çeşit paylaşımın hem de sözsüz bir komşuluk geleneğinin uzun soluklu örneğiydi.
İstanbul’da demografik yapının değişmesi, kentsel dönüşüm projelerinin neden olduğu yapılaşma türleri yüzünden çamaşır asma yasağına gerek kalmadı. Tahta mandallar ve ipler sadece çağdaş sanat dünyasında itibar gören nesnelere dönüştü.
Ancak 1944’ün İstanbul’unda karşılaşılan bu şaşırtıcı yasak dünyanın çeşitli yerlerinde geçerliliğini sürdürüyor. Avrupa’da bazı ülkelerde hafta sonları, özellikle pazar günleri; ABD ise bazı eyaletlerde dışarıya çamaşır asılamıyor. Dünyanın neresinde olursak olalım başımızı kaldırdığımızda gördüğümüz çamaşırlar, bulunduğumuz yerle ilgili hâlâ çok şey söylüyor.