Antoine Ignace Melling, 1763’te Almanya’da, Karlsruhe’de doğar, heykeltıraş bir babanın oğludur. Mimarlık ve resim eğitimi alan, aynı zamanda bir seyyah ve dekoratör olan Melling’in İstanbul serüveni 21 yaşında (1784) başlar. Osmanlı’nın Rusya elçisi tarafından İstanbul‘a getirilir.
Yaklaşık 10 yıl boyunca elçiliğin himayesinde ve hizmetinde olan Melling bu süre içinde hem İstanbul’u tanır hem de geniş bir çevre edinir.
Osmanlı sarayıyla, III. Selim’in kızkardeşi Hatice Sultan kanalıyla tanışır ve 1795’te padişah tarafından saray mimarlığına atanır.
Melling’in ilk işi, Hatice Sultan’ın Ortaköy Defterdarburnu’ndaki sahil sarayı düzenlemeleridir. Bu çalışmasının Fransız mimarisinden izler taşıması dikkat çeker.
III. Selim’in Beşiktaş Sarayı’nın genişletilmesi ve düzenlenmesinde de çalışır Melling. Ardından Çinili Köşk ve sarayın Hasoda bölümüne imza atar.
Fransa’nın Mısır’ı işgal etmesiyle Topkapı Sarayı’nın sahil bölümünde yapılacak yeni saray çalışması yarım kalır fakat sonrasında Melling 1802’de Çırağan Sarayı’nda görev alır. Emirgan’daki Şerifler Yalısı’nda ve Kandilli’deki Mavi Saray’da da Melling imzası vardır.
Melling, İstanbul’u çizimlerinin öznesi yapar. Pera tepeleri, Galata Kulesi, Üsküdar sırtları ve Haliç’ten çizdiği İstanbul panoramaları büyüleyicidir. Çizdiği Boğaziçi ve Haliç’te çoğu bugün olmayan saraylar, yalılar, köşkler ve anıtlar artık tarihi birer belgedir.
İstanbul’un günlük yaşamını günümüze kadar taşıyan Melling, 1803’te Paris’e gider ve gravürlerini 1805’te burada bastırır.
1819’da Voyage Pittoresque de Constantinople adlı kitabında Hatice Sultan Yalısı, Tophane, Tarabya İpsilanti Yalısı, Büyükdere Bahçeköy, Bebek Köşkü, bentler, gemilerin İstanbul’a gelişi ve Harem gibi 48 gravür ve 3 haritanın bulunduğu kitap 1969’da İstanbul’da 1/2 oranında küçültülerek basılır.
İstanbul Melling’in ilham perisi olmuş, bu çalışmalarından herhangi birine biraz daha dikkatli bakarsanız bu özel ilişkiyi hissedebilirsiniz.